Evliya Çelebi, Kütahya’nın zengin kültür mirası ve sanat dokusunu yansıtan önemli bir figürdür. İşte Evliya Çelebi’nin gözünden Kütahya…
Kütahya, klasik edebiyatın odak noktası olarak kabul edilmektedir. 1429’da Osmanlı’ya katılan Germiyan coğrafyası, sanat ve kültürünü Osmanlı sarayına taşıyarak, Germiyan sanatını ve kültürünü yüzyıla kadar muhafaza etmiştir.
“Mahbub ve mahbubesine nihayet yokdur”
“Kütahiyyenün mahbub ve mahbubesine nihayet yokdur. Onların hakkında kasaid, penç beyit ve şehrengizler etmişlerdir” ifadeleriyle Kütahya’nın sanatsal ve kültürel değerlerine övgülerde bulunmuştur.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, Kütahya’nın tarihsel süreçleri detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Germiyan Vilayeti ve Bahadırlar Diyarı olarak adlandırılan bölge, zengin kaleleri ve güçlü surlarıyla öne çıkmaktadır. Kütahya, 715 tarihinde Rum kâfirlerinden alınmış ve padişahlarından Hacı Yakup hilafet döneminde fethedilmiştir.
Vezir Lala Hezârdînâr’ın bedesteni, bin altın ile süslenmiş kubbesi ve ölüm hazinesindeki bin altınla zenginleşmiştir. Ayrıca, sultanın huzuruna çıkan bir adamın ikramı üzerine bin altın verme sözü vermiştir. Bu olay, Kütahya’nın büyük bir Osmanlı şehri olduğunu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun bu bölgeyi fethedip kontrol ettiğini gösterir.
Evliya Çelebi, günümüzde Tavşanlı olarak bilinen şehirle ilgili tarihi bilgileri de paylaşır. Germiyanoğulları’nın 783 yılında fethedildiği bu bölge, Germiyanoğlu hükümdarı olan Bâyezîd’in Osmanlılara teslim ettiği miftâhlarla öne çıkar.
Evliya Çelebi’nin ifadesine göre, Tavşanlı, Kütahya’nın bir ilçesi olarak günümüze ulaşmıştır. 783 yılında Germiyanoğulları tarafından fethedilen Tavşanlı, Germiyanoğlu hükümdarı Bâyezîd’in kızı ile Osmanlılara teslim edilmiştir. Günümüzde şehir, çeşitli su kaynakları ve yeşil vadilerle çevrili, zengin tarih ve doğa özelliklerine sahip bir kasabadır.
Evliya Çelebi, Kütahya’dan ayrıldıktan sonra ziyaret ettiği ilk şehir olarak Afyonkarahisar’ı belirtir.
Evliya Çelebi’nin gözünden Kütahya
Evliya Çelebi’nin gözünden Kütahya, sadece bir şehir değil, Anadolu’nun bir Türkistan vilayeti olarak canlanıyor. Her paragrafında özgün üslubuyla şehrin dini ve kültürel zenginliklerini detaylı bir şekilde aktaran Evliya Çelebi, bu kadim şehri adeta bir zaman yolcusu gibi tanıtıyor.
“Mahbup ve mahbubesi, alim ve fadılları çoktur”
Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Kütahya’dan bahsederken ”Kütahya’nın havası ve suyu güzeldir, fincanı çeşitli maşrapa ve testileri, çanak ve tabakları hiçbir yerde yoktur. Şehrin içinde binden fazla kayalardan akan buz gibi suları vardır. Mahbup ve mahbubesi, alim ve fadılları çoktur.” diye tanımlamıştır.
Kütahya Paşa Sancaklığı
Yaklaşık dört yüz yıl boyunca İç Anadolu ve Ege bölgelerine hükmeden Kütahya, bugün nüfus, eğitim ve ekonomik açıdan eski günlerine dönmekte zorlanıyor gibi görünse de, geçmişteki ihtişamını unutturmayan bir mirasa sahiptir.
Kütahya, elinde barındırdığı Germiyan eserleri ile bu büyük coğrafyanın tarihi, dini ve kültürel alanlarda öncü olduğunu gösteriyor. Özellikle İç Anadolu ve Ege coğrafyasına ait yüzlerce Germiyan eseri, şehrin tarihî zenginliğini vurgulamak adına öne çıkarılmalıdır.
Babadan Seyahat İzni: Evliya Çelebi’nin Başlangıcı
Evliya Çelebi’nin seyahatname serüveni, babasından aldığı öğüt ve izinle başlamıştır. Bu bağlamda, babasının nasihatnamesinden seçilen özel mısralar, Evliya Çelebi’nin seyahatine dair bir vefa ifadesi olarak karşımıza çıkar.
Sormağa ey yar, eyleme gel ar
Anla ne kim var, ilm-i tamamı
Farsiyi bilgi!, ehlini bulgıl
Afsah-ı nas ol, Arb u Aramı
Vakt-i namaz et, Hakka niyaz et
Halıkı yad et, gözle imamı
Bildiğin öğret, dersini fikr et
Eyleme hiç red, hds u avamı
İlme haris ol, şuğle enis ol
Ehl-i cells ol, görme melali
Damla be damla, göl olur anla,
Sözümü dinle, temm ü kelamı
Evliya Çelebi’nin gözünden Kütahya, tarihi, kültürel mirası, ekonomik yapısı ve yemek kültürü ile önemli bir şehir olarak Seyahatnamesi’nde yer bulmuştur. Kütahya’nın geçmişiyle günümüzü buluşturan bu gözlemler, şehrin derin köklerine ve çeşitli katmanlarına ışık tutmaktadır.