Bu topraklarda
Ne kadar çalışırsanız çalışın.
Pul kadar değeriniz olmayacaktır.
Gecenizi gündüzünüze katın.
Fazla mesai yapın,
Ağzınızla kuş tutun.
Biz ne çalışanı severiz,
Ne de kadri kıymet biliriz…
Çalışana da,
“Vardır beklentisi”
“Vekil olacak her hal.”
Deriz.
Olmadı Reis,
O da olmadı,
Muhtar olacak deriz.
Beyaz yakalı, mavi yakalı,
Kim olursanız olun,
Sakın,
Bizim kasabada fazla çalışmayın,
Çizmeyi aşmayın…
Çay sıra gidip, yol sıra gelin…
Suya sabuna dokunmayın.
Ayaklarınızı uzatın,
Keyifle çayınızı kahvenizi höpürdetin.
İşinizle ikametinizin arasındaki koordinat dışına çıkmayın…
Çalışmayın…
Biz yıllardır böyle gördük.
Böyle alıştık…
Çalışırsanız,
Fincancı katırlarını ürkütürsünüz…
Bizde size asırlar önce yaptığımızı yapar,
1893-1908 yılları arasında bu şehre hizmet eden Ahmet Fuat Paşa gibi,
Cümbür cemaat toplanıp arkanızdan teneke çalarız…
“On sekiz kiloluk yağ pahalı,
Büyük teneke elimizde yok.”
Diyorsanız, sosyal medyamız var…
Klavye kahramanlığı bedava.
Adamın kafası bir atarsa,
Sosyal medyada bir yazarsa,
Mahalle duyar rezil olursun…
Ahval budur…
Tarih tekerrürden ibarettir.
Kütahya’da 1893- 1908 yılları arasında Mutasarrıflık yapan görev süresinde gece gündüz çalışarak şehre önemli eserler kazandıran Ahmet Fuat Paşanın şikayet edilerek sürgüne gönderildiği,
Arkasından teneke çalındığı,
Sürgün edilip istasyon caddesinden faytonla giderken bu şehre ah ettiği rivayet edilmektedir…
Kabahati bu şehir için herkesten çok çalışmaktır.
Fuat Paşa, 1893 de Kütahya’ya mutasarrıf olarak geldiği zaman Caminin yapı işleri bitmiş sıvası ile iç kısmının yazı, nakış, tezyin işleri kalmış ancak uzun süre geçmesine rağmen bir türlü bitirilememiştir.
Paşa elinde bastonu olduğu halde camiye gider teftiş eder, daha sonra caminin içinde ve dışında çalışan işçilere bizzat refakat ederek işin kısa sürede bitirilmesini sağlar.
Alışılmış bir şey değildir.
Yeniliğe ve gelişmeye kapalı,
Bildiğini okuyan,
Kelem gibi içine dürülmüş,
Küçük şehrin büyük insanları arasında,
Engellemelere rağmen güçlükle görev yapar.
Şehre tren gelmesine karşı çıkmış bir neslin ahvadıyız biz…
Rivayete göre,
“ Tren istemeyiz. Çayırda yayılan dombaylarımız ürküp doğuramaz” deyip,
Trenin gelmesine karşı çıkmıştır bu şehir.
Ürken dombayların üretkenliğinin yitirmesi korkusu,
Kara nakliyat işlerini yapan üç beş zevatın,
Tüm engellemelerine rağmen,
Ahmet Fuat Paşa bildiğini okumuş,
Kara treni şehre getirmiştir.
Dombaylarımız gene de doğurmuştur.
Hukukta belge geçerlidir.
Yıllarca Mustafa Yeşil Kütüphanesinde Osmanlıca eser ve belgelerin tespit ve tasnifini yapıp künyelerini Türkçe olarak belirlemek suretiyle kayıtlara geçmesini sağlayan Araştırmacı Yazar Sayın Ali Günhan,
Vesikalarla Kütahya yazısında olayı anlatır;
“Alman Şirketi tarafından yapılmakta olan İstanbul – Konya (Anadolu-Bağdat) demir yolu Eskişehir’den Kütahya’ya yaklaştığı sıralarda Fuat Paşa trenin doğrudan Alayunt’a uğramadan Şehre uğratılması için çalışmış, ancak başarılı olamamıştır.
Daha sonra, trenin Alayunt’tan Kütahya’ya uğramadan Afyon istikametine gitmesine razı olmamış, bir kolun şehre gelmesini sağlamış M.1894 [R.1330] Senesinde Kütahya İstasyonu’nun Açılışını yapmıştır.”
Ahmet Fuat Paşa, çalışmalarıyla eşrafı kızdırmış, öğleye kadar uyuyan insanların rahatını bozmuştur.
Özrü kabahatinden büyüktür.
Günümüzde Adliye olarak kullanılan Hükümet konağı,
Yıllardır ayakta duran Yeşil Camii,
Askerlik Şubeleri, Orduevi, Kütahya’nın tam ortasından geçen Sarı ve Kapan çaylarının ıslahları,
Sık sık sel basan Kütahya’ya taşkınların önlenmesi, derelere kapak ve rıhtımlarının yapılması,
Bugün dahi kullanılan caddelerin açılması,
Gibi görevi süresindeki çalışmaları yazsak,
Senarist arkadaşlar on iki bölümlük dizi çıkartır eminim.
İşte bu yüzden,
Bu şehirde çalışanları, icat çıkaranları sevmedik,
Sevemedik biz…
Derdini arz edecek sekiz köşe kasketlilerin,
Bir bir yüzüne kapandı kapılar…
Girilmez yazılı kapı bekçilerinin
“Yassah hemşerim” lerine alışkınız biz.
Sevgi saygı görmedik…
İtilip kakıldık…
Yol açanları,
Yol gösterenleri görmedik.
Kapısına gelen annesine bile “ yok “ dedirtenleri,
Kendisiyle, çalışma arkadaşlarıyla,
Ve dahi gölgesiyle kavga edenleri gördük…
Eski köye yeni adet getirmeyin…
Sinir hücrelerimizle oynamayın.
Vücut kimyamızı bozmayın…
İşinizle ikametinizin arasındaki koordinat dışına çıkmayın…
Herkesle görüşmeyin.
Halkın içine girmeyin.
İşinizin başına öğle namazına doğru gelin.
İkindi namazını müteakip çekin gidin…
Arayan sizi bulamasın…
Telefon numaranızı herkese vermeyin.
Kimse size ulaşmasın.
Lütfen,
Eşrafın ayarları ile oynamayın.
Suya sabuna dokunmayın.
Biz sizi o zaman severiz…
Cavit Kocaçay
cavitkocacay@gmail.com
Eline diline sağlık efendi kardeşim
Ağzına yüreğine kalemine sağlık Cavit abi kolay gelsin selamlar