Yükseköğretim kurumlarının mezun kalitesini kontrol eden bir üst sistem bulunmamaktadır. Türkiye Yüzyılı hedefleri açısından, ivedilikle ele alınması gereken bir konudur bu…
Ülkemizin müstakbel meslek kadroları, eğitim zincirinin son halkası ve geleceğin inşa merkezi olan yükseköğretim kurumlarında yetiştirilmektedir. Devlet hayatında böylesine stratejik fonksiyona sahip olan bu kurumların mezunlarında, ölçülebilir bir standart olmak zorundadır. Ayrıca, yeterlilik ve nitelik kontrolü yapan bir dış denetim de zaruridir. Bugün boş kalan bu alanda güçlü bir müessesenin tesis edilmesi elzemdir.
Yüksek tahsil sonrası iş hayatındaki yerini arayan genç, kendisinden beklenen bilgi, beceri, liderlik ruhu, etik değerler gibi vasıfların ne kadarına sahiptir? Eğitildiği kurum ve diploması, ona bunun ne kadarını verebilmiştir? Bu kurumun gündeminde böyle bir konu var mıdır? Sorular art arda gelmekte ve muhatabını aramaktadır. Netice olarak, süreçte etkin rol alamayan iş dünyası, aldığı elemanlardan duyduğu memnuniyetsizliği dile getirmektedir.
Yüksek tahsilde kalite hassasiyeti, büyük hedefleri olan devletler için elbette olması gerekendir. Niyet beyanı ve hamasi ifadelerin ötesinde bunu teminat altına almak için mutlaka sistematik ve yasal zemine oturmuş bir kalite güvence sistemine ihtiyaç vardır.
Mesleki eğitim kurumları, gençliğin iş hayatına geçiş yaptığı son kapı ve ara yüzdür. Mezunlarını, müstakbel işverenleriyle irtibatı olmadan yetiştiren bir eğitim süreci hem hayattan, hem de gerçeklerden kopuk olmaktadır.
İş dünyasının katkıda bulunup renk verdiği, elemanlarında aradığı vasıf ve ihtiyacı dikkate alan bir eğitim, geleceği inşa etmede rasyonel ve hayatla buluşan bir eğitimdir.
Yükseköğretimde müşterek bir standart ve kalite anlayışından söz etmek de mümkün değil. Mezunlar kervanın eksikleri, çalışma hayatının yollarında düzülüyor. Bu da zaman kaybı demek, iş kaybı demek…
Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK), bu amaca yönelik değerli çabasında, işverenleri dış paydaş olarak tanımlıyor. Mesleki iş alanlarıyla bağınız olmalı, onların görüş ve önerilerini eğitiminize yansıtın mesajı veriyor. Peki, bunun bir mecburiyeti ve müeyyidesi var mı? Evet diyemiyoruz. Dolayısıyla birçok eğitim kurumu kendi anlayışınca, sonuç ve hesap verme endişesi olmaksızın meslek insanı yetiştiriyor.
Devletimizin, yüzyıla mührünü vuracak insan kaynağına, yüksek bilgi ve becerileri kazandıracak, etik değerleri ruhuna nakşedecek, vatansever, hakperest, çalışkan, dürüst insanı yetiştirecek eğitim standartlarını acilen kurgulaması gerekmektedir.
Akademi duayenlerinin, meslek kuruluşları ve sektör temsilcileri ile birlikte, Mesleki Yeterlilikler Kurumu benzeri bir mevzuat dairesinde, eğitim ve mesleki yeterlilik standartlarını belirlemesi önemli bir adım olacaktır.
YÖKAK’ın kurumsal değerlendirme kriterlerinin bütün yükseköğretim kurumlarında mecburiyete dönüştürülmesi, hem iç denetim, hem de dış denetimle düzenli kontrol altında tutulması isabetli olacaktır.
Unutmayalım ki önümüzdeki asrı Türkiye Yüzyılı yapacak olan, ancak standardı yüksek ve kaliteli bir eğitimdir.